...

28.1.2017
5727

Neresi Sığla Bize, Neresi Gurbet

KÖYCEĞİZ GÜNLÜĞÜ - 2

Neresi Sığla Bize, Neresi Gurbet

‘Gidemediğin yer senin değildir' cümlesine inanırım. İnsan, kurcaladığı, haşır neşir olduğu, vakit geçirdiği kısaca deneyim ve  anıları olduğu şeyleri benimser, benliği ile ilişkilendirir, aidiyet geliştirir, bakım gösterir, korumaya çalışır ve öykülerine konu eder. Aksi takdirde herhangi bir nesne, yer ve görüntüye dair izlenimleri kendi bağsızlığı, kimsesizliği ve öngörülemezliğine dair yavan ve yaban duygularından öte pek mana ifade etmezler.

Belki bu yüzden çocukluktan bu yana biriktirdiğimiz orman temalı öykü ve filmlerde orman figürü pek çok sevimli hayvanın yuvası olan sıcak, sevimli bir mekan olduğu kadar ademin yasak meyveyi yiyerek hepimizin cennetten kovulup betonlarla örülü bir griliğe sıkışmasına sebep olan yasaklı, karanlık, gizemli, içinde kaybolunan, derinlerine gidilmesi tehlikeli, gidilirse belki mağarasında bir dev, evlerinde cüceler, köylerinde şirinler, elfler ile karşılaşabileceğimiz esrarengiz bir kimliğine bürünüyor.

Bu kente ilk gelip Sığla ormanı kenarındaki evimize yerleştiğimizde orman benim için yakınlarında soluması sağlık açısından yarayışlı, iklimi kurak yaz günleri sıcaklığını 5 derece düşüren, manzarası balkondan seyretmesi keyifli fakat ağaçlar hışırdadıkça canlanıp mevcut tablodaki durağanlığı allak bullak eden, keşfedilmemiş ve ürkütücü bir alandı. Korkudan birkaç metre içlerine bir sandalye atıp çayımı yudumlarken çıtırtılara kulak kabarttığım, esen ilk rüzgar ile eve kaçtığım zamanlar bile oldu. Çünkü alışmadığım bir tabiatın tanımadığım ve menşeyini tahmin edemediğim sesi kulağımda olduğundan fazla büyüyor, hatta ürktüğüm anlarda ağaçlar paranoyalarıma eşlik edip fısıldıyor gibi bile geliyordu. Şimdi ise tamamen normalize olmuş ve sıradanlaşmış hislerle her gün biraz daha dolaşmak, derinlerine gitmek, fotoğraf çekmek ve deneyimlerimi çeşitlendirmek istediğim anlarımın ana teması ki, temas sınırlarımı genişletme heveslisi olarak Köyceğiz İskele Cafe'de göl kıyı şeridinin bitip ormana bağlandığı noktada oturmuş dinlenirken, Zeytinalanı'na doğru bakarak, oradan manzaranın nasıl olduğunu, yürüyüş yapıp yapamayacağımı merak ediyorum. Bu merak, ormanın içinden geçip gidebildiğim alanları Sığla, gidemediklerimi ise gurbet kılıyor bana. Neredeyse her yerini karış karış gezebilmeyi, Sığla'yı komple sıla gibi, evimin bahçesi gibi görebilmeyi, bakım ve ilgi gösterenlerinden olmayı isterdim.

 Bu bağlamda yetişkinler, veliler, öğretmenler olarak gençler ve çocuklarımızda orman deneyimini arttırmak için neler yapabileceğimize dair düşündüğümde aklıma gelen bir çaba var. İsveç'te geceyarısı ormanda şarkı söyleyip dolaşan çocuk seslerini duyup, sebebini araştırdığımda öğrendiğim Orman Okulları. Orman Okulları özellikle insan hakları ve hoşgörüye dair kavramlar ile eğitim reformları konusunda lider İsveç, Kanada ve Finlandiya başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde yaygın bir şekilde uygulanan, biz de İstanbul'da uygulanmaya başlanan, insanın doğadan bağımsız varolmaması  gerektiği düşüncesinden türemiş, öğrencilerin ağaçlık bir mekanda, doğayla içiçe eğitim görebildikleri bir sistem. Artması ve yaygınlaşması dileklerimle...

Film Önerisi: Captain Fantastic (Orman Okulları sistemine esin olan düşüncelerle örülü bir başyapıt )

EBRU AŞGA

 

 


Yorumlar
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: ip adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle pa ylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.